EĞER
USLU BİR ÇOCUK OLURSANIZ ŞİRİNLERİ BİLE GÖREBİLECEĞİNİZ KÖYLER ..
Evet! Sanırım buldum o köyleri ve açıklıyorum,
çocukluğumuzda her ormana gidişimizde gözümüzü dört açıp küçük mavi şirinleri
görürüm umuduyla en tatlı halimizi takındığımız köyler aslında İtalyan
Rivierası olarak bilinen UNESCO’nun da Dünya Mirasları Listesi’nde 1997’den
beri yer alan “Cinque Terre” imiş.
İtalyanca 5 toprak anlamına gelen
Cinque Terre’nin birbirinden güzel köyleri kuzeyden güneye sırasıyla Monterosso
al Mare, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riomaggiore.. Google da arattığınızda
hepsi birbirine benzer, dağ yamacına kurulmuş, rengarenk evleri olan küçük
balıkçı köyleri göreceksiniz. Ama asıl güzellikleri içlerine girip dar
sokaklarını dolaşmaya başladığınızda ortaya çıkıyor.. Etrafta bol miktarda
bulunan limon ve turunç ağaçları hem görsel şölen yaratıyor hem de kokusuyla
sizi mest ediyor.İçlerinde yaşayan Cinque Terre halkının yansıması olan
rengarenk evlerin önünde alışılagelmiş arabalar yerine kayıklar park ediliyor
ve köylerde yaşamanın şanından sayılan yıkanan çamaşırların gere gere camın
önüne asılması bu güzel köylere farklı bir samimiyet katıyor.. Kendinizi çizgi
filmin içindeymiş gibi hissettiren bu köylerde dolaşırken yüzünüze ister istemez
bir gülümseme yayılıyor ve iki kişinin aynı anda geçemeyeceği sokaklarında
labirent gibi sağa sola dönerken karşınıza nasıl bir sürpriz çıkacağını merak
edip heyecanlanıyorsunuz.
Yaz aylarında gidip Liguria
Denizi’ne girmeden dönmem diyenler için köyler arasında en müsait olanı uzun
kumsalıyla Monterosso Al Mare. Beş köy arasında en düz araziye sahip olan bu
köyde bir tünel Monterosso’nun eski ve yeni bölgelerini birbirinden ayırıyor.
Trenle bu köye ulaşanlar trenden indikten sonra kendilerini köyün yeni
bölgesinde uzun kumsala ve masmavi denize bakarken buluyorlar. Yüzünüz denize
dönükken sol tarafa doğru devam ettiğinizde eski bölgeye ulaşmak için geçmeniz
gereken tünele ulaşıyorsunuz. Tünelden çıkınca zamanın içinde yolculuk yapmış
gibi eski çağlara ışınlanıyorsunuz. Köyün ana meydanı Piazza Garibaldi’den
kendinizi köyün dar sokaklarının büyüsüne kaptırıp 1200’lü yıllardan kalma San
Giovanni Battista Kilisesi, restoranlar, cafeler, rengarek evler derken ayrılma
vaktinin gelip çattığını farkedip sıradaki köy için yola koyuluyorsunuz.
Monterosso Al Mare |
Monterosso Al Mare |
Vernazza |
Corniglia |
Manarola |
Manarola |
Riomaggiore |
Sıradaki köy Vernazza.. Ufacık bir
köy, dağın iki yamacında ve ortasında deniz bakan evler, direkt denize bakan
yamaçta ise köyün ana geçim kaynaklarından biri olan üzüm bağları bulunuyor..
Trenden indiğiniz gibi kendinize bir dar sokak seçip tırmanmaya başlıyorsunuz.
Kuşbakışı muhteşem Vernazza manzarası için 15. yy da köyü korsanlardan korumak
amacıyla gözetleme kulesi olarak inşa edilen Doria kalesine çıkıyor, sırtınızı
renkli evlere verip dilediğiniz zaman sizi bu keyifli ana döndürecek
fotoğraflar çektirip mutlu anlar koleksiyonunuza bir yenisini ekliyorsunuz.
Üçüncü ve en küçük köy Corniglia,
deniz kenarında olmayan tek köy ve ulaşmak için 382 basamak tırmanmanız
gerekiyor. Tabi tırmanmak istemeyenlerin gözü korkup caymasın diye trenden
indikten sonra otobüs-shuttle alternatifi de mevcut. Bütün bu tırmanmaya
fazlasıyla değecek bir manzara ve köy, nefesinizin kesildiği noktada sizi
karşılıyor.. Diğer köylere kıyasla daha fazla taş ev ağırlıklı olan Corniglia
sizi biraz daha eski zamanlara götürüyor..Köyün içinde de tepelere
tırmandığınızda 11. yy dan kalma bir kalıntının üzerine 13. yy da inşa edilmiş
palmiye gölgesindeki köyün önemli yapılarından biri olan San Pietro kilisesi
sizi karşılıyor.. Kilise ziyareti ve avlusunda oturup biraz dinlendikten sonra
bugüne kadar yediğim en güzel dondurmalardan birini tatma şansı yakaladığım bu
köyde meşhur İtalyan “gelato”nuzu da alıp çok keyifli bir köy gezisi yapıyorsunuz..
Sondan bir önceki köy Manarola. Kayalıklarından
kendinizi serinlemeye bırakabileceğiniz Manarola, köyler içerisinde en
fotojenik olanlardan biri. Ana caddesinde dolaşırken artık her binada asılı
çamaşırlara, kapı önündeki renkli kayıklara gözünüzün alıştığını ve hiç
yadırgamadığınızı farkediyorsunuz. Yüzünüz denize dönükken sağdaki yokuşu
tırmanmaya başlayıp kendinizi büyüleyici Manarola manzarasına karşı birşeyler
yudumlarken “Nessun Dorme” de buluyorsunuz.. Hazır kendinizi yürümeye
kaptırmışken bu rotanın en meşhur trekking parkuru olan “La via dell'Amore” nam-ı değer Aşk Yolu’nu takip ederek yaklaşık
20-25 dakikalık keyifli bir yürüyüşten sonra bu rotanın son köyü olan Riomaggiore’ye
varıyorsunuz.
İnce,
uzun bir cadde olan Via Colombo üzerine kurulu Riomaggiore, 5 köy arasında en
büyüğü.. Bu cadde üzerindeki hediyelik eşya dükkanları, cafeler, restoranlar
size yokuşu nasıl tırmandığınızı unutturacak cinsten.. Ana caddenin
kalabalığından sıyrılıp köyün tepelerine tırmanmaya başladığınızda karşınıza köyün
en yüksek noktasında yer alan ve 1343 yılında inşa edilen St John
the Baptist kilisesi çıkıyor.. Kilisenin önündeki meydan, özellikle Cumartesi
akşamları yerel halkın sosyalleştiği, çocukların oyunlar oynadığı ve köyün
ışıkları yandığında keyifli bir seyir noktası olmasından dolayı en tepeye çıkmak
için sizi motive ediyor.. Hazır bu kadar tırmanmışken Riomaggiore kalesini de
görmeden köyden ayrılmak olmaz deyip deniz tarafına doğru yürümeye devam ederek
kaleye ulaşıp köyün güzelliğine bir de bu noktadan hayran oluyorsunuz.
Yeme içme anlamında damak
tadımıza en yakın mutfaklardan biri olan İtalyan mutfağı’nda yer alan meşhur
Pesto sosu ve Foccacia ekmeği’nin anavatanı olan bu bölgede Limoncello da
tavsiye edilen lezzetler arasında.
Nasıl gitsem nereden başlasam
diyenler için en yakın uçuş noktaları Cenova ve Pisa. Köyler bu iki noktanın
arasında sıralanmış durumda.. Araba kiralamak bu rota için pek iyi bir fikir
değil çünkü yollar çok dar ve köylerin içine arabayla giremiyorsunuz.
Dolayısıyla en pratik ulaşım aracı tren, diğer bir alternatif ise deniz yoluyla
ulaşım. Köyler arasında dolaşmak için ise trekking parkurları size enfes
manzaralar sunuyor. Hazır bu rotaya gelmişken gezinize Portofino ve
Portovenere’yi de eklemeyi unutmayın.
Hem göze hem damağa hitap eden bu
köylerde zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak gerçek dünyaya adaptasyon
sürecinde sıkıntı yaşayacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.