10 Ekim 2016 Pazartesi

Cinque Terre, La Spezia - İTALYA

EĞER USLU BİR ÇOCUK OLURSANIZ ŞİRİNLERİ BİLE GÖREBİLECEĞİNİZ KÖYLER ..

Evet!  Sanırım buldum o köyleri ve açıklıyorum, çocukluğumuzda her ormana gidişimizde gözümüzü dört açıp küçük mavi şirinleri görürüm umuduyla en tatlı halimizi takındığımız köyler aslında İtalyan Rivierası olarak bilinen UNESCO’nun da Dünya Mirasları Listesi’nde 1997’den beri yer alan “Cinque Terre” imiş.

İtalyanca 5 toprak anlamına gelen Cinque Terre’nin birbirinden güzel köyleri kuzeyden güneye sırasıyla Monterosso al Mare, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riomaggiore.. Google da arattığınızda hepsi birbirine benzer, dağ yamacına kurulmuş, rengarenk evleri olan küçük balıkçı köyleri göreceksiniz. Ama asıl güzellikleri içlerine girip dar sokaklarını dolaşmaya başladığınızda ortaya çıkıyor.. Etrafta bol miktarda bulunan limon ve turunç ağaçları hem görsel şölen yaratıyor hem de kokusuyla sizi mest ediyor.İçlerinde yaşayan Cinque Terre halkının yansıması olan rengarenk evlerin önünde alışılagelmiş arabalar yerine kayıklar park ediliyor ve köylerde yaşamanın şanından sayılan yıkanan çamaşırların gere gere camın önüne asılması bu güzel köylere farklı bir samimiyet katıyor.. Kendinizi çizgi filmin içindeymiş gibi hissettiren bu köylerde dolaşırken yüzünüze ister istemez bir gülümseme yayılıyor ve iki kişinin aynı anda geçemeyeceği sokaklarında labirent gibi sağa sola dönerken karşınıza nasıl bir sürpriz çıkacağını merak edip heyecanlanıyorsunuz.

Yaz aylarında gidip Liguria Denizi’ne girmeden dönmem diyenler için köyler arasında en müsait olanı uzun kumsalıyla Monterosso Al Mare. Beş köy arasında en düz araziye sahip olan bu köyde bir tünel Monterosso’nun eski ve yeni bölgelerini birbirinden ayırıyor. Trenle bu köye ulaşanlar trenden indikten sonra kendilerini köyün yeni bölgesinde uzun kumsala ve masmavi denize bakarken buluyorlar. Yüzünüz denize dönükken sol tarafa doğru devam ettiğinizde eski bölgeye ulaşmak için geçmeniz gereken tünele ulaşıyorsunuz. Tünelden çıkınca zamanın içinde yolculuk yapmış gibi eski çağlara ışınlanıyorsunuz. Köyün ana meydanı Piazza Garibaldi’den kendinizi köyün dar sokaklarının büyüsüne kaptırıp 1200’lü yıllardan kalma San Giovanni Battista Kilisesi, restoranlar, cafeler, rengarek evler derken ayrılma vaktinin gelip çattığını farkedip sıradaki köy için yola koyuluyorsunuz.

Monterosso Al Mare
Monterosso Al Mare
Vernazza
Corniglia
Manarola
Manarola
Riomaggiore



Sıradaki köy Vernazza.. Ufacık bir köy, dağın iki yamacında ve ortasında deniz bakan evler, direkt denize bakan yamaçta ise köyün ana geçim kaynaklarından biri olan üzüm bağları bulunuyor.. Trenden indiğiniz gibi kendinize bir dar sokak seçip tırmanmaya başlıyorsunuz. Kuşbakışı muhteşem Vernazza manzarası için 15. yy da köyü korsanlardan korumak amacıyla gözetleme kulesi olarak inşa edilen Doria kalesine çıkıyor, sırtınızı renkli evlere verip dilediğiniz zaman sizi bu keyifli ana döndürecek fotoğraflar çektirip mutlu anlar koleksiyonunuza bir yenisini ekliyorsunuz.

Üçüncü ve en küçük köy Corniglia, deniz kenarında olmayan tek köy ve ulaşmak için 382 basamak tırmanmanız gerekiyor. Tabi tırmanmak istemeyenlerin gözü korkup caymasın diye trenden indikten sonra otobüs-shuttle alternatifi de mevcut. Bütün bu tırmanmaya fazlasıyla değecek bir manzara ve köy, nefesinizin kesildiği noktada sizi karşılıyor.. Diğer köylere kıyasla daha fazla taş ev ağırlıklı olan Corniglia sizi biraz daha eski zamanlara götürüyor..Köyün içinde de tepelere tırmandığınızda 11. yy dan kalma bir kalıntının üzerine 13. yy da inşa edilmiş palmiye gölgesindeki köyün önemli yapılarından biri olan San Pietro kilisesi sizi karşılıyor.. Kilise ziyareti ve avlusunda oturup biraz dinlendikten sonra bugüne kadar yediğim en güzel dondurmalardan birini tatma şansı yakaladığım bu köyde meşhur İtalyan “gelato”nuzu da alıp çok keyifli bir köy gezisi yapıyorsunuz..


Sondan bir önceki köy Manarola. Kayalıklarından kendinizi serinlemeye bırakabileceğiniz Manarola, köyler içerisinde en fotojenik olanlardan biri. Ana caddesinde dolaşırken artık her binada asılı çamaşırlara, kapı önündeki renkli kayıklara gözünüzün alıştığını ve hiç yadırgamadığınızı farkediyorsunuz. Yüzünüz denize dönükken sağdaki yokuşu tırmanmaya başlayıp kendinizi büyüleyici Manarola manzarasına karşı birşeyler yudumlarken “Nessun Dorme” de buluyorsunuz.. Hazır kendinizi yürümeye kaptırmışken bu rotanın en meşhur trekking parkuru olan “La via dell'Amore” nam-ı değer Aşk Yolu’nu takip ederek yaklaşık 20-25 dakikalık keyifli bir yürüyüşten sonra bu rotanın son köyü olan Riomaggiore’ye varıyorsunuz.

İnce, uzun bir cadde olan Via Colombo üzerine kurulu Riomaggiore, 5 köy arasında en büyüğü.. Bu cadde üzerindeki hediyelik eşya dükkanları, cafeler, restoranlar size yokuşu nasıl tırmandığınızı unutturacak cinsten.. Ana caddenin kalabalığından sıyrılıp köyün tepelerine tırmanmaya başladığınızda karşınıza köyün en yüksek noktasında yer alan ve 1343 yılında inşa edilen St John the Baptist kilisesi çıkıyor.. Kilisenin önündeki meydan, özellikle Cumartesi akşamları yerel halkın sosyalleştiği, çocukların oyunlar oynadığı ve köyün ışıkları yandığında keyifli bir seyir noktası olmasından dolayı en tepeye çıkmak için sizi motive ediyor.. Hazır bu kadar tırmanmışken Riomaggiore kalesini de görmeden köyden ayrılmak olmaz deyip deniz tarafına doğru yürümeye devam ederek kaleye ulaşıp köyün güzelliğine bir de bu noktadan hayran oluyorsunuz.

Yeme içme anlamında damak tadımıza en yakın mutfaklardan biri olan İtalyan mutfağı’nda yer alan meşhur Pesto sosu ve Foccacia ekmeği’nin anavatanı olan bu bölgede Limoncello da tavsiye edilen lezzetler arasında.
Nasıl gitsem nereden başlasam diyenler için en yakın uçuş noktaları Cenova ve Pisa. Köyler bu iki noktanın arasında sıralanmış durumda.. Araba kiralamak bu rota için pek iyi bir fikir değil çünkü yollar çok dar ve köylerin içine arabayla giremiyorsunuz. Dolayısıyla en pratik ulaşım aracı tren, diğer bir alternatif ise deniz yoluyla ulaşım. Köyler arasında dolaşmak için ise trekking parkurları size enfes manzaralar sunuyor. Hazır bu rotaya gelmişken gezinize Portofino ve Portovenere’yi de eklemeyi unutmayın.
Hem göze hem damağa hitap eden bu köylerde zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak gerçek dünyaya adaptasyon sürecinde sıkıntı yaşayacaksınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.