15 Ağustos 2018 Çarşamba

Sülüklü Göl - Bolu

Merhabalar,

Geç kalmış bir kamp güncesi ile karşınızdayız. :) Sülüklü Göl aslında bizim ilk orman kampımız fakat arada yoğunluktan yazmaya fırsat bulamamıştık. İlk orman kampımız olması nedeniyle bize öğrettiği birçok şey oldu. Bkz. Balta seçimi ve ateş yakma saatinin önemi :)

Instagram Link
Aslında olay bir yerde de yukarıdaki fotoğrafı görmemle başladı diyebiliriz. Sonrasında bu kamp için kurulacak ekibin belirlenmesi gerekiyordu. Ekip Armağan, Ece, Feyza, ben ve Masaliko olarak belirlendi. :) Bu onların da birlikte yapacağı ilk kamp olduğu için oldukça heyecanlıydık ve hazırlıkları yapmaya başladık. Yaz kamplarından farklı olarak gece hava sıcaklığının düşmesini beklediğimizden öncelikli olarak uyku tulumu araştırmalarına girdim. Yaptığım araştırmalar neticesinde Husky Magnum -15 almaya karar verdim ve kampa 1 gün kala Kadıköy'den bizzat kendim teslim alarak tulumları kampa yetiştirdim. Uyku tulumuna ilişkin detayları linkteki Ana Ekipman Listesi yazısında görebilirsiniz.

Sabah erken saatte yola çıktık ve otoyol üzerindeki Berceste'de buluşup yolda devam ettik. Yolun çoğunda otoyolu kullandık ve Akyazı sapağından çıkış yaptık. Yolun tamamını uzun uzun anlatmaya gerek olduğunu sanmıyorum, bazı kamp yerlerinin aksine Google Maps'in verdiği rota sizi göle kadar çıkarıyor. Sadece son köyün içerisine geldiğinizde birden sağ tarafa doğru ufak bir Sülüklü Göl tabelası var, onu kaçırmamak için dikkatli olmanızı öneririm. Sonrasında da tabiat parkı tabelaları başlıyor ve yol stabilizeye dönüyor. Bunlar doğru yolda olduğunuza delalet. :) Yolun bundan sonraki kısmı dar ve biraz bozuk. Yine de oldukça dolu bir otomobilin sorunsuz ulaşabileceği kadar yeterli. Yolun bir kısmının üzerinden akan derenin içerisinden geçerken soldaki çağlayan dikkatinizi dağıtabilir. Merak etmeyin, yol ve arabanızın altı size aslında nereye odaklanmanız gerektiğini seve seve hatırlatacaklardır. :)

Yolun son kısmı her ne kadar bozuk olsa da, inanılmaz görüntüleri de beraberinde getiriyor. Biz ara ara durup kendimizi bu güzelliklere bakmaktan alıkoyamadık. Bu yolun sonunda Sülüklü Göl Tabiat Parkı tabelasını ve giriş kapısını göreceksiniz. Bu kapının hemen yanında tuvaletler bulunuyor. Tuvaletler bizim gittiğimiz dönemde oldukça pisti ama diğer alternatifler göz önüne alındığında daha güvenli bir alternatif olduğu ortada. :) Tuvaletin hemen yanında bir çeşme var. Eğer siz de bizim gibi buraya yakın bir yerde kamp kurarsanız, bu çeşmeyi kullanabilirsiniz. Bizim kamp yaptığımız yerin tam yanında da bir çeşme vardı fakat bizim gittiğimiz dönemde su akmıyordu. Biz gittiğimizde iki farklı alanda kamp yapıldığı gördük, bunlardan birisi girişte yol ikiye ayrıldıktan sonra sol kolun 50m ilerisinde kalan kısım ki biz de burada konumlandık. Bunun dışında sol taraftan ilerlediğimizde kamp yapan kişiler de vardı ama burada diğer kamp yapanlarla çok yan yana olacağımız için tercih etmedik. Bizim tercih etmediğimiz tarafta göl kıyısında kamp yapanların yeri hakikaten çok güzeldi. Biz gitmeden önce gözüme çarpan kısım da açıkçası orasıydı ama bu seferlik olmadı. :) Yine bu tarafta göl kenarını değil de orman tarafını tercih edenler de vardı. Eğer ormana yakın taraflarda kamp yapmayı düşünüyorsanız, doğal yaşamın ziyaretlerine karşı hazırlıklı olmanızda fayda var. Tek ricamız, bizimle aynı zamanda kamp yapan arkadaşlar gibi suyunu çıkaracak kadar ateş etmemeniz. O hayvanlar zaten ilk ateş edildiği anda kaçmış olacaklar. Dolayısıyla bundan sonrası diğer insanları rahatsız etmekten başka bir işe yaramaz. Güvenli olmakta fayda var elbette ama yabancı bir blogda, çocukluğumuzda bayramlarda bakkallardan satın aldığımız torpillerin de bu anlamda iş göreceği yazıyordu. Arada bir tane yakıp gürültü yapmak da işinizi görebilir. :) Bizim kamp yaptığımız yerin ilerisine doğru yol devam ediyordu ve o tarafa giden ya da en azından deneyen araçlar da oldu. Yolun belli kısımlarında ciddi derin çamur olduğundan, altınızda bir arazi aracı yoksa tavsiye etmiyoruz. Eminim gurur yapıp 3.20 BMW'si ile oradan geçmeye çalışan arkadaş da sonradan çok pişman olmuştur. :)






Gelelim kamp alanındaki imkanlar ve ufak hatırlatmalarımıza;
  • Telefon çok çok nadir olarak çekiyor. Yok desek yeridir. Telefon olmayınca kendinize ne kadar zaman kaldığını gördüğünüzde siz de çok şaşıracaksınız. Yalnız gelecek olsanız, elinde kitabınla göle karşı kahveni yudumlayabileceğin enfes bir mekan. Masaliko kahve içmiyor ama kitap keyfinden ödün vermedi. :)

  • Elektrik yok. Onun için yanınızda yeteri kadar powerbank götürdüğünüzden ya da araç şarjınızın yanında olduğundan emin olun. Telefonunuzu fotoğraf çekmek için kullanmıyorsanız bu maddeyi yok sayabilirsiniz. :)
  • Cafe, market, tesis yok. Yol üzerindeki son köyden ya da daha aşağıdaki bir marketten ihtiyaçlarınızı karşılamanız önemli. Stabilize dediğim yolun kenarında kahvaltı yapılabilecek bir mekan bulunuyor ama biz denemedik. Açıkçası göl kenarında, kamp ateşinin başında yapılabilecek bir kahvaltının yerini tutacağını düşünmüyorum.
  • Ateş yakmak serbest. Ormanda yeteri kadar kuru odun da mevcut. Burada bazı ufak hatırlatmalar yapmadan geçemeyeceğim;
    • Yıkılmış kuru ağaçların dışında, yakmak için ağaç kesmemenizi rica ediyoruz. Hatta doğaya zarar verecek herhangi bir şey yapmamaya özen gösterin lütfen. Halihazırda mevcut kanunlar ormanda devrilmiş kuru ağaçların dahi yakılmasını yasaklarken, bunun için canlı ağaçları kesmek en hafif tabiriyle caniliktir.
    • Ateşi mümkünse bir mangalda ya da daha önce ateş yakılmış bir alanda yakın. Çıkan ısının toprak ve toprakta yaşayan canlılara zarar verdiğini unutmayın .
    • Yaktığınız ateşin söndüğünden emin olmadan kamp alanını terk etmeyin.
    • Yanınızda sağlam bir balta ve mümkünse bir testere bulunsun. Ben sağlam bir kamp baltası almaya bu kamp esnasında karar verdim. Neyse ki Armağan bir Doblo dolusu kuru odun getirmişti de baltasızlık bizi mağdur etmedi. Kendisi daha önce tecrübe ettiği bir yaş odun vakasından ötürü ekstra garanticidir de... :) Bu arada yağışlı havaları da göz önünde bulundurup, aracınızda bir miktar kuru odun olmasında da fayda var.
    • Yemek pişirmek için ayrı bir ateş yakmayacaksanız, köz oluşum süresini de göz önünde bulundurarak ateşi erkenden yakın. Biz odun kesmeye o kadar konsantre olmuşuz ki, hava kararana kadar ateş yakmadık ve yemeği pişirirken epey zorlandık. Armağan konuyu "karanlığın günahı olmaz" diye geçiştirse de, doğrusu aşağıdaki görselde "key hole" olarak belirtilmiş şekilde bir ateş hazırlamak.

Karanlığın Günahı Olmaz isimli çalışmamız.

Bu arada kamp ateşini neden çok sevdiğimizi biraz daha somut anlatabilmek adına, kamp ateşimizin videosu da şuracıkta dursun bakalım... :)


  • Balık tutmak yasak diye birçok yazı okuduk fakat biz gittiğimizde balık tutanlar da vardı. Doğanın dengesini bozacak hareketlerden kaçınmanızı ve eğer yasaksa balık tutmamanızı rica ediyoruz. Eminiz ki o balıklar olmadan da hayatta kalabilirsiniz. :)
  • Biz Nisan ayında gittiğimizden hava çok ısınmamıştı. Gün içerisinde ben  üşümediğimi iddia etsem de, akşam üzeri hava oldukça serinledi. Biz gece üşümedik fakat ince bir uyku tulumu ile gitmiş olsaydık ya da tulum olmasaydı durum biraz sıkıntılı olabilirdi.
  • Lütfen etrafa çöp atmayın. Dolusunu taşımaya üşenmediğiniz yiyeceklerin boş kaplarını çöp konteynırına taşımaya erinmeyin! Hatta bizim yaptığımız gibi etraftaki çöpleri toplayıp, kamp ateşinizde yakmanız etrafınızdakilere güzel bir örnek bile olabilirsiniz. Bu kampta süper birşey oldu, biz etrafı temizlemeye başladıktan sonra yanımızdaki kamp yapan bir arkadaş grubu da bizden boş poşet istedi ve onlar da kendi etraflarını temizlemeye başladılar. Sonrasında onların yanındaki genç arkadaşlar da kendi çadırlarının etrafını temizlediler. Yarım saat içerisinde çevrenin ne kadar değiştiğine inanamazsınız.
Doğayı temiz tutma konusundaki bilincimizi olması gereken seviyeye çekmek için ülkece çok gelişmemiz gerekiyor. Bugün hala aracının camından dışarı çöp atan insanları görüyor olmak hakikaten çok utanç verici. Hele bir de yurtdışındaki insanların bu konudaki duyarlılığını gördükçe daha da sinirleniyorum. Başka bir ülkenin farkındalığını kıskanmak zorunda kalmak kulağa çok garip geliyor değil mi? Mutlaka duyanlarınız vardır ama İsveç'te 2016 yılında yeni bir spor/egzersiz ortaya çıktı... Plogging... Plogging, Erik Ahlström tarafından başlatılmış bir akım ve temelde İsveççe'de jogging ve yere atılan çöpleri toplamak anlamına gelen kelimelerin bir birleşimi. İnsanlar bir yandan egzersiz yaparken, bir yandan da egzersiz güzergahındaki çöpleri topluyor. Giderek yaygınlaşan bu akım beni hakikaten çok etkiledi. Şu an sadece kamp yaptığımız yerlerde temizlik yapabiliyorum fakat yakın bir zamanda özel olarak plogging yapmak da planlarım arasında var. Kim bilir, belki bu akım günün birinde bizim ülkemizde de yaygınlaşır! Plogging ile ilgili kısa bir videoyu aşağıda paylaşıyorum, Wikipedia linki için de buraya tıklayabilirsiniz.





Göl etrafında yürüyüş yapılabilir. Aynı şekilde ormanın içerisinde de yürüyüş yapmak mümkün fakat biz özel bir trekking rotası göremedik. Armağan ile yakacak odun ararken çok fazla domuz izine rastladık. Daha doğrusu Armağan beni o yerdeki izlerin domuz izi olduğu konusunda aydınlattı. Halbuki cahillik en büyük mutluluktu. :) Ormanın derinliklerine girmemize rağmen domuz görmedik fakat yine de böyle bir risk olduğu ortada.

Ulaşım çok kolay olmadığı için kampçılar dışında çok fazla insan yoktu. Pazar günü 10-15 kişilik bir arkadaş grubu gelip bol bol selfie çektiler, doğum günü kutlaması yaptılar ama etraftakileri rahatsız edecek boyutta bir harekete rastlamadık.


Döneceğimiz gün göl kenarına oturup, iki gündür kullanmadığımız telefonlarımızı aslında hiç özlemediğimizden bahsettik. Biz közde kahve keyfi yaparken, Masal Hanım da meyvenin dibine vurdu. İleride inkar etse de, aşağıdaki fotoğraftaki şişik yanak güzel bir hatıranın yanı sıra sağlam bir kanıt olacak. :)

Biz burası için ideal bir mevsimde gitmemiş olabiliriz. Sonbaharda rengarenk ağaçlarla ya da karda bembeyaz bir örtü altında çok daha güzel bir görüntü olabilirdi belki ama biz bu halini de çok sevdik. Umarım bir gün farklı mevsimde de gidebiliriz. :)